31 Ağustos 2012 Cuma

HİÇBİR ZAMAN ÖVÜNME-YERİNME

     Bir Çekoslovak’tan duymuştum “Kendini metheden kokar” demişti. Evvelemirde övüneni ALLAH sevmez, yalnız ALLAH mı, hayır elbette yalnız ALLAH değil, kimsecikler hoşlanmaz, övünmekle aşağıların en aşağısına atılan ve ALLAH’ın lanetine uğrayan iblis ne güzel bir örnek. Övünmenin çeşitleri var:
     1- Paşababam, Vali amcam, Kaymakam eniştem...
     Soyla sopla övünme, bil ki ALLAH’ın kimsesi yok, ne ana, ne baba, hiç.

     Sen yarattın yeri göğü herkesi
     Kimsesizim kimsesizler kimsesi
     Sen doğmadın doğurmadın kimsen yok
     Kimsesizim kimsesizler kimsesi

     2- Dün arabayı değiştirdik en son çıkan Mercedes ile, üste yedi milyar verdik. Hep aynı araba sıkıyor doğrusu, zaten on güne kadar dünya turuna çıkacağız.
     3- Dün bizim kız çok perişandı, karneler alındı ya, baştan aşağı on, beden eğitimi dokuz. Sinirinden ne yedi ne içti, ne yapmışsak yatıştıramadık.
     Bu gibi övünmeler veya en ufak şekilde de övünmeler, insanı yüceltmez, alçaltır. Hatta mezar taşlarında bile, Rize eşrafından filan seyitlerden filanca, erenlerden şu kişi gibi hâlâ övünçler vardır.
     Yüce ALLAH, Kur’an’ında, övünenler için “Seyahat ediniz de sizden önce ne güzeller, ne kuvvetliler, ne akıllılar yarattığımı ve onlardan kalan viraneleri, saray artıklarını görün de övünmeyin, biz onları ne hâle koyduk bilin ve kendinizi göklere çıkartmayın” der.
     Övünmesinler diye onlara Kalem suresinde nazar duasını indirdi. Çünkü nazar vardır ve övünen kişiye elbette nazar değer. Üstelik kimse de acımaz. Herkes onu aşağılayıcı sözler eder, lakaplar takar. Övünmenin bir çeşidi de turfanda çıkan, örneğin domatesi, patlıcanı, biberi fileye koyup herkes görsün gibilerde yukarı kaldırarak, yolda, otobüste gösteriştir. Yine gösterişlerden bir örnek, yanında bir paşayla yolda yürümektir. Bir an kara toprağa gireceğini düşünen aklın sahibi asla övünmez, gösterişten uzak durur. Bilir ki ancak ve ancak ALLAH ululanır. Hamd, O’na mahsustur. O’nun yanında ululanmak kimin haddine, esasen malım mülküm dediği de, hepsi, yaratan ALLAH’ındır.

     (TEBAREKELLEZİ BİYEDİHİL MÜLK)
     Nerede ne zaman olursa olsun kendimizi gösterişten övünmeden uzak tutmalıyız. ALLAH ancak ilim sahibi, güzel ahlâklı, yardımsever, iyilik eder, ALLAH’a yakın kişiler sırasına girerek başkaları tarafından övülenlere cennetini nasip eder. Dininle, peygamberinle, Kitabınla, ALLAH’ın ile övün.
     Vatanın, milletin, örf ve adetlerinin iyileriyle övün, sevdiklerini sev, sevil ki seni onlar övsünler, yeter ki kendini methetme, kendini metheden kokar demişler. Şunu çok iyi bil ki ALLAH, “BEN” denilmesinden hoşlanmaz. Sen kendini överken ilk sözün “BEN” olacak, dikkat et, ALLAH yanı başında seni süzüyor. Yine ALLAH’ın şu güzel kelamını hiç unutma: “Evlatlarınız, mallarınız size felâketli olur”. Bu ayet neyi haber veriyor? Övünmemeyi, zira övünmek hayır yerine “FİTNE” getirir. Nice övünülen evlatlar, ana ve babaların en acımasız düşmanları ve can alıcıları olur, malları haset ve fesatları uyarır, mal yüzünden canlarından olurlar ve bu olaylar gün geçmez vuku bulur. Varını, yokunu ALLAH ve sen bil, zekâtını aman ver.
     Övünmediğin gibi yerinme de, ALLAH’ın hoşuna gitmez. Yüce ALLAH bu dünyayı insanı için yoktan var etti, sayısız nimetler verdiği hep insan için. İnsana ikram edilen bu güzel dünyaya burun bükmek, değer vermemek elbette ikram sahibinin hoşuna gitmez. Hiç memnun ve mutlu olmamanın sebebi nedir? Niçin hep kötülüğü başka yerlerden geliyor zannıyla karamsar, kötümser oluyorsun, hele bir de kendini yokla, bu yerinmen nedendir? Niçin bir güncük ALLAH’ına şükretmezsin? Hiç mi su içmedin, bu suyun karşılığı ne olmalıdır? Kendini kontrol et, bir insan ancak aklıyla her olayı hâl eder, hisleriyle değil. Neden yeriniyor, neden kendini hor ve hakir görüyorsun? Varlık bakımından mı yoksa çirkin ve çelimsizliğin mi? Yanılıyorsun, evvela şunu bil ki bütün âlemlerin bir tek sahibi var ki bu ALLAH’tır ve yalnız O’nun dediği olur. O, kime ne vereceğini bilir. “Hepinize çok çok verseydik azardınız” demesinin bir yönü var elbette. Bilemezsin ki, sana istediğin kadarı verseydi azmayacağına garantin mi var? Sen, seni ALLAH kadar bilemezsin, çirkin ve çelimsiz mi görüyorsun kendini, senin bu görüşün yüce Mevlâ’ya isyanın ta kendisidir. Zira O, “biz hiçbir şeyi abes yaratmadık” diyor. Sen ise, “hayır ben çirkinim” diyor, haşa, ALLAH’ı yalancılıkla suçluyorsun. Kendine gel, kendine yerinip üzülme, bir tek ALLAH’ın emirlerine layığı ile uyamamak yüzünden ve de hatır gönül alamamak yüzünden incin, üzül. ALLAH korusun, sana öyle bir dert verir ki bu güzel yaşantını ah ederek ararsın ve yerinirsin. Yerinmenin ne olduğunu o zaman anlarsın. ALLAH’a daima şükretmelidir, yerinen kişi hiç şükreder mi? Böylece battıkça batar. Yerinen kişi haset, fesat demektir. Toplum içinde değersiz olur. Çalıştığının karşılığını alınca teşekkür bile etmez, gayrı memnundur. Yüzü hiç gülmez, hayatı hep gecedir, onun yanından melekler bile kaçar, daima yalnızlık içindedir. Normal bir akıllı insan ne övünür, ne yerinir. Övüneni, ALLAH övünmez ediverir. Hayatı olduğu gibi kabul et, niye hava karanlık oldu deme, gece geldi, hep gündüz olmaz, elbet gece de gelecek. İnsan hayatında da gündüzler olduğu gibi geceler de olacak elbet. Hastalıklar, harpler, yokluklar hep yaşamın parçalarıdır. Ve madem yaşıyorsun dişin ağrıyacak elbet, niçin diyemezsin, bu doğanın yasası, elbette ölüm de var ve herkese ama herkese var bu ölüm. Sevinsen de sevinmesen de dertler yaşadığın müddetçe gelecek. Dert ve kederlerin ardı arkası kesilmez, iyi bil ve de birinci kambura razı olmazsan ikincisi gelir gelecekte hiç kuşkun olmasın. Ne gelirse şükür ve sabırla karşıla, küsme, merak etme, gelenler gidicidir, ebedi değildir.
     Her dakika sınav veriyoruz, en iyisi geleni hoş karşılarsak gönderen sevinir, benim için bu ezaya katlanıp sabrediyor der ve hemen o ezayı alıp isyan edene yükler. Rabbim, ben seni her zaman sevdim severdim - Aldın bütün dertleri benden - Sen oldun şimdi benim derdim - ne büyük bir olay bu. Derdin ALLAH olunca, her ânın O’nunla geçer. İnsanın başı ağrırsa her ânı başını dinlemek olur. Ne mutlu o kişiye ki her ânı Rabbi ile geçmekte. Yerinmez, yerinemez ki yanı başında kim var? Ne güzel Rabbim seninle olmak, ne hoş her gün bir yerden bir yere uçmak, seninle göç etmek; dağları, denizleri, çiçekleri, tepeleri seninle aşmak ne güzel; ne güzel rüyalarda uçmak, yıldızlarla ay ışığında senin yanında olmak ne güzel; çuvallarla altınım olmasın hatta bir tane bile olmasın yeter ki sen, sen Rabbim beni yanından uzaklaştırma, hep seni sayıklayayım “Rabbim, Rabbim” diye, senin yanında niye yerineyim ki, seni kazanmanın sevinci içindeyim, neşeliyim, şenim, çünkü seninleyim, sen varsın yanımda, sen, evet sen varsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder