31 Ağustos 2012 Cuma

İLİM İSTEYENİ ÇEVİRME

     Şunu hiç unutma ki insanın başına istenmeyen ne gelirse, hep cehaletten gelir. Bir ailede bilgin çoksa o ailenin hayatı bilerek geçer, insanları, ne yaptıklarını, ne yapacaklarını bilerek yapar. Kur’an, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” der. Elbette olmaz. Hiç görenle görmeyen bir olur mu? Zekâtın ille de parayla olması şart değil. Bilmeyen senden bilgi isteyince bilmiyorum deme, ona öğret. Öğret ki ALLAH da sana öğretir ki bu bilgiye ALLAH bilgisi denir, “İLM-İ LEDÜN”. Nasıl ki para zekâtı artarsa ilmin de artar ve sen bilgin sayesinde nice yüksek mevkilere çıkarsın. ALLAH ille de karşılığını verir.
     Miskale zerretin hayren yerah; ve men ya'mel miskale zerretin şerren yerah”, ya ne zannediyorsun, Abese suresini oku da gör. Duhâ suresini de oku da daha iyi anla, İslâm tarihinde muhacir ve “ENSAR” arasında nasıl iş birliği oldu. Ve esirler arasında okuma bilip de okuma bilmeyenlere öğretenleri peygamber azat etti. Her ilim sahibi bir cahile bir şey öğretmiş olsa âlimler, yani bilenler, yani iyi ile kötüyü ayırt edenler çoğalırsa o memleketle kötülük olmaz.
     Yüce ALLAH, “Senden birisi ilim öğrenmek isterse Ey Muhammed, sakın çevirme” buyurdu. Neden? Cahil azalırsa kötülükler kendiliğinden azalır, yerini iyiliklere terk eder. ALLAH kimsenin kötü olup kara zindanlara düşmesini, kadınların vücutlarını bir lokma ekmek için satmalarını asla istemez ve kimsenin alnına böyle kara yazı yazmaz, kötülüklerin sebebi hep cehalettir. Bunun için İslâmiyet gelip iyilikle kötülük anlatıldı ve akabinde ALLAH cahiliye devrinde işlenmiş olan suçları bağışladı. “BİR KELİME ÖĞRETENE KÖLE OLURUM” sözü boş değil, düşünenler için.
     Ne çare ki pek çok evde, hele sonradan görmelerin evlerinde, kitaplar cam dolapta dursun diye sıralanır ama birisi bile açılıp okunmaz, gösteriş.
     İlimlerin en iyisi, en güzeli ALLAH ilmidir. ALLAH’ı layığı ile bilenden zerre kadar kötülük gelmez, bilakis iyilik gelir. ALLAH’ı bilen, her şeyi bilir. Öne bakar, sonu görür, avratıma sövdü diye belindeki kamayı saplamaz zira. Bilgili insan zaten kama taşımaz çünkü işi, münakaşayı o raddeye getirmez.
     Bilir ki akıl kâinatın tek hâkimidir. Hele hele işleyen bir akıl. Dünyada çalışanlar ikidir. Birisi çalışır, ikincisi çalıştırır. Akıl çalışır, beden rahat eder. Akıl, mantık daima doğruyu, iyiyi gösterir, asla nefsine uymaz, hisleriyle hareket etmez, aklını kullanır. Çünkü akıl, ucu bucağı bulunmayan bir kuvvet, bir hazinedir ki dünyanın bütün hileleri bir araya gelse akılla boy ölçüşemezler, yine aklın önünde diz çökerler, kader akıllıya yardım eder. Böylece ortaya mukadder çıkar ki bunu hiçbir güç tahtından indiremez.
     Medeniyet aklın mahsulüdür, bunun için evlatlarımıza akılcı şeyleri öğreten ana babalardan olalım. ALLAH’ın ilk emri “İKRA” (oku) örneğini biz de oku diyelim. “Aman, ben okumadım, aç mı kaldım” demeyelim, okumakla zenginliğin ilgisi yok. Zenginlik, güzellik, kuvvetlilik, akıllılık, güzel sesli olmak ALLAH vergisidir.
     Ne demiştik, ilimlerin en güzeli ALLAH ilmi. Bir insan ALLAH’ı iyi tanıyorsa daima ALLAH ile beraberdir, ondan kimseye en ufak bir zarar gelmez, ALLAH’tan utanır, kimseye en ufak bir zarar veremez, bilir ki ALLAH görür, kimse için en ufak bir kötülük düşünemez, bilir ki ALLAH bilir. Hem de ALLAH’tan ne zaman ne isteneceğini bilir. Her istediğini akılcı yollardan ister, “bana bir çuval altın ver” demez. “Şunu döveyim, şunu öldüreyim, şunu çalayım, bana yardımcı ol” demez, ALLAH’ı pek sever ve O’nun hoşlanmayacağı şeyleri çok iyi bilir. En çok bildiği de ALLAH’tan utanmaktır, kendi nefsine güvenmez. “Rabbim beni koru” diye günde yüz kere dua eder.
     Söz uzadı, kısacası senden bir bilgi öğrenmek isteyeni çevirme, öğret. Biliyorsan bilmiyorum deme, bilmiyorsan bilmiyorum de ama o bilemediğini öğrenmeye bak ve öğren.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder