31 Ağustos 2012 Cuma

KAPINA GELENİ HOŞ TUT, HORLAMA

     İnsanın yanıldığı bir nokta, kendisini başkalarından üstün görüp karşısındakine değer vermemesi ve bu yüzden bu hareketi ile kimi incittiğini bilmemesidir.
     Oysaki bu âleme şu iki şey için getirildik: 1- ALLAH’ı tanımak, O’na ibadet etmek. 2- İmtihan olmak. İnsan bu iki şeyi bilmek zorundadır. Eğer aklı başındaysa, hiç sevemediğin biri bile olsa, onu sevdiğin biri gibi karşıla; dinlemeden, niçin geldiğini bilmeden onu kapının önünde görür görmez kapıyı yüzüne vurma, şu kelamı hiç unutma: “Bir daldan bir yaprak düşmez ki bizim haberimiz olmasın”.
     Bu kelam nedir? O def ettiğini elbette biz gönderdik, ne bilirsin niçin geldiğini? Bize yakarıp seninle arandaki husumetin kalkmasını istediğini ne bileceksin ki sen onu dinlemeden kapıyı yüzüne vurdun? İşte bu, ulu ALLAH’ın bir sınavı olabilir, en doğrusu kapıyı açmadan “kim o?” diye seslen ve hayırlısı diye kapıyı aç, baktın ki düşmanın, buyur, buyurun diye güler yüzle karşıla. Onun da sana tebessüm ettiğini görünce, “ne istiyorsun?” diye sor. Bunun dışında; uzak, yakın, sana misafir gelmişse ister cahil, ister bilgin, ister fakir, ister zengin, kim olursa olsun, o anda o gelen veya gelenlerin hemen yanı başlarında yüce Allah’ın var olduğunu görür gibi, bütün samimiyetinle buyur et ve yemek teklif et, geldiklerine pek çok sevindiğini söyle. Bu hareketin “İBADET”in ta kendisidir. Senin böyle bir karşılayana karşı yüreğin ne hâle gelir, bir düşün. O anda, o gelenlerden ne elde ettiğini bir bilebilsen, ah bilebilsen. ALLAH’ı kazanıyorsun, ne demek bu, ne demek? Dünyaları, cennetleri bir anda, hem sokak kapısı önünde; kazancını gör. ALLAH insanlara gülmeyi verdi, neden? Güler yüz göstersin diye. Bunu bil, eğer yatılı misafirse eyvah deme, hemen Rabbinle konuş, “ALLAH’ım beni pek sevindirdin, bana da misafir ikram ettin, sana şükürler olsun” de ve elinin erdiği, gücünün yettiği kadar ikramda bulun. Karşında ulu ALLAH var, ya sen ne zannediyorsun?
     İnsan için yaratıldığını bu dünyanın, insan için denildiğini hiç işitmedinse işit ve nerede bir insan görürsen bil ki orada ALLAH var. Bunun için sana bir sır daha diyeyim, ama sen ister inan, ister inanma. O Yücemiz, ulu Rabbimiz ile hayatımızda kim bilir kaç kez karşı karşıya gelip bakışmışızdır, kim bilir. Bunun için nerede olursan ol, kapına gelene gül, güler ol, hoşlan, o misafirin duasının neler getireceğini bir bilsen. Her gün Rabbine, “Ya Rab, münasip gördüğün kullarından bana misafir yolla” der, dua edersin. İnsanın yanıldığı şey, bu dünyadan gideceğimize şüpheyle bakmaktır. Her an kalbimiz durdurulabilir. Bu kalbin durmasından önce insanları sevmek, onlara daima iyilik etmek için her fırsatı değerlendirmek, insana neler kazandıracağını yakinen görmek ne güzel. Zira bu gözler, bu âleme kapanır ama ebedi âleme açılır, açılacağından zerre kadar şüphen olmasın, hayatımızda en fazla inancımız doğmak, ölmek olmalıdır. Ve de imanın en önemli noktası, kıyamet kopacak, sorgu olacak, işte bu nokta çok mühim. Bu âleme geldiğine göre ölüp gitmiyor, ebeden var olmaya gidiyorsun, buna inan da henüz çarpan yüreğin durmadan her yaratılanı hoş gör. Kimseye burun bükme, her adımda bin imtihan olduğunu hatırından çıkarma, günah kolay, sevap zor. Dikkat et, sev, sevil, say, sayıl.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder