31 Ağustos 2012 Cuma

ŞÜKRET, KANAAT VE SABIRLA YAŞA

     Yüce ALLAH’a götüreceğimiz şey, aldığımız “TEŞEKKÜR”lerdir. Nasıl ki birinden bir teşekkür alınca seviniyoruz, hoşlanıyoruz veya herif bir teşekkür bile etmedi diye sızlanıyoruz, demek ki bize teşekkür niçin ediliyor, maddi ve manevi yapılan hoş, hoşa giden şeyler için. Hele bir düşünelim, evvela bizi insan olarak yoktan var eden ve bize dünyayı ve de dünya nimetlerini sayısız veren yüce Mevlâ bizden ne istiyor? Ne buyurdu? “Ben sizi, beni tanımanız ve bana ibadet etmeniz için yarattım” demedi mi? O hâlde, Kur’an’da “hiç mi şükretmezsiniz?” dediğine göre, yüce Rabbimize hiç durmadan hatta her nefes alıp verdiğimizde bile, “Ya İlahî, sana çok şükür” desek bile O’nun bize verdiklerinin karşılığını ödemek olanaksızdır. Ne var ki bir kez bile “çok şükür” demek, sen varsın, sen ALLAH’sın demenin ta kendisidir. Ben münkir değilim demektir, beni niçin yarattığını biliyorum demektir. Yüce ALLAH, “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” dedi. Elbette ALLAH hiçbir şeyi karşılıksız koymaz, her adımda şükür bizi her felâketten korur. “Şükür sana” demekle yüce Rabbin, “Ben yanındayım, korkma” der. Hele bir düşün, bir kimse her zaman ALLAH ile birlikte olursa kim o kimseye en ufak bir zarar verebilir ki? Şükür etmenin getireceği nimetleri yazmaya kalksam ömrüm yetmez. Kısacası, yaşadığın müddetçe bu fani dünyada ALLAH’a verilecek tek şey şükürdür. Unutma ki bu sözcük, cennet-i alâ’da da geçerli olacak, ebedi hayatta dahi tüm cennettekiler, peygamberler, melekler ve insanlar daima, “Rabbimiz, sana çok şükürler” diyecekler. Ne büyük bir kaynak şu şükür sözcüğü, öyleyse şükrederek yaşa, yaşa ki aldığın ilaç sana şifa getirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder